tamer yetim


Şirket İçi Demokrasi

Dört kişilik bir ekibin içerisinde çalıştığınızı düşünün, ekibinizin içerisinde bir kişi var hiç çalışmadan, sorumluluk almadan ve bir şey üretmeden sizden fazla kazanıyor veya sadece sermayeyi öncesinde koymuş olduğu için patronunuz parmağını kıpırdatmadan on üzerinden dokuz kazanırken siz tüm ekip üyeleri kalan yüzde biri bölüşüyorsunuz.

Bu ne kadar sürdürülebilir.

Workhow ve Kadir Köymen

Youtube üzerinde "Başka Bir Şey" serileri sayesinde Kadir Köymen'i tanıdım. İhracat, üretim, çevre tasarımı daha bir sürü konuda Kadir abi ile aynı frekanstaydık bahsettiği konular inanılmaz derecede kafa açıcıydı.

Kadir abi ile birlikte birkaç kurucu üye olarak Workhow olarak adlandırdığımız bir oluşum kurduk, yetki dağıtım oylamaları yaptık ve tüm toplantılarda bir model geliştirmek üzere ciddi beyin fırtınaları yaptık.

Bu model iş yapmak üzere bir araya gelmiş toplulukların,

  • Oylama usulü ile liderlerini seçebileceği (gizli oylama),
  • Pazarlama, hammadde, fikir ve pek çok alt başlıkta çalışanların şirkette kattığı değer oranında hisse & ücret kazanabilecekleri,
  • Sermayenin nasıl ne şekilde şirkete dahil edilebileceği vb...

Onlarca ayrı başlıkta madde madde şirket içi demokrasi sayesinde çalışma usüllerini A dan Z'ye yönetmeyi, düzenlemeyi sağlayan bir model.

Bu model gerçekleştirmesi kolay bir iş değil. Yasal konular, sektör farklılıkları, sürekliliğin sağlanması ve pek çok diğer maddede bunları yazıya, belirli bir sisteme oturtabilmek oldukça zor.

Yaptığımız toplantılar sonrası kavradıkki uzaktan Workhow modeli maddelerini ekiplere uygulatmak ve müdahale etmek zordu. Bu sebeple Ankara'da güzel bir lokasyonda kurulacak merkezde bu modeli uygulayacak şirketler denetlenecek ve başarı hikayelerin oluşması sağlanacaktı. Biliyorum ki bu modelin işleyebilmesi için ciddi başarı hikayelerine ihtiyaç var. Herkes başarının peşinde, başarıyı elde etmenizi sağlayacak tek bir formül ve araç yok.

Kadir Köymen'in öylesine bir vizyonu varki emin olun ülke içerisinde aynı frekansta bir kaç kişi daha olsa ülke çok başka yerlere gelebilirdi. Bugün Türk Mühendisliği denildiğinde Alman veya Japon mühendisliği dediğimizdeki kalite algısına sahip olabilirdik belkide.

Bu konular üzerine düşündükçe kafamda çalışma kültürü ve çevre tasarımı konularında bazı şeyler dahada netleşmeye başladı.

Apple Çalışma Kültürü

Steve Jobs'un güzel bir sözü var;

"Mezarlıktaki en zengin insan olmanın benim için bir anlamı yok... Gece harika bir iş çıkardığımı düşünürek uyumak... işte bunun bir anlamı var."

Jobs'u tetikleyen şey para veya daha fazla şan şöhret değildi zaten bunlara fazlasıyla sahipti.

Üzerinde çalıştıkları projeleri bitirebilmeleri için çalışanlarına inanılmaz baskı yöntemleri kuran, Kimini koltukta uyumaya zorlayan, Çocuklarının doğum anını kaçıracak boyutta çalışmalarını sağlayan, Haftalar boyu ekibi aynı binada kilitli bırakarak her bireyi son zerresine kadar yoran ve meyvelerini sonuna kadar alan birisiydi.

  • Jobs ile çalışanlar o yıldırıcı baskı içerisinde çalışmaktan keyif alıyorlarmıydı sizce ?
  • Elbette hayır.

Bu baskı modeli Steve Jobs ile birlikte Apple'da işe yaradı. Fakat buna benzer baskı metodlarının işe yaramadığı, geri teptiği tonla şirket örneği verilebilir.

Burada anlatmaya çalıştığım şey kurum içerisinde işleyen bir model oluşturabilmek için bireyleri devre dışı bırakarak, daha önce denenmiş ve başarılı olmuş bir modele - sisteme sığınmak.

Çünkü bireyler olmadığında sistem çökebilir ama bir model ile bir yapı etrafında şekillenen topluluklar bireylere bağlı kalmazlar.

Jobs küçük ekiplere inanıyordu, küçük ekipler kuruyor ve o ekipleri 10 üzerinden 9 veya 8'lik derecede yetkin personeller ile dolduruyordu. Onları son zerrelerine kadar zorluyor ama emeklerinin karşılığını onlara veriyordu - maaş, hisse ve pek çok diğer olanaklar.

Doğru Çevre Tasarımı ve Emeğin Karşılığını Alabilmek

Bu geliştirilen modelin en büyük farklılığı her bir çalışanın liderini oyuyla kendisi seçmesi, şirket harcamaları, şirkete dahil olacak yeni kişilerin gerekliliği konusunda oylama yapıyor olması, maaşlar, pirimler dağıtılacak hisseler konusunda oy hakkının bulunuyor olması.

Madde madde tüm gelirler, giderler sistem üzerinde gözüktüğü için ekip içerisinde herkesin ne kadar katma değer sağladığı ortada oluyor.

Ekip üyeleri şirkette kattığı değeri ispatlamak zorunda kalıyorlar.

Bu sistem sayesinde öyle bir çevre tasarımı inşa ediliyor ki çalışan ile çalışmayan, değer üreten ile üretmeyen birbirinden ayrılıyor.

Zorluğa Karşı Direnç

Sadece bu model üzerinde değil, hiçbir sistem size %100 başarı olanağı sunmaz. Bazı ekipler için geçerli olan kurallar bazı ekiplerde asla işlemez. Bazı kişilerin para esas motivasyon aracıdır, bazısı gelişmek ister, hisse ister, pasif gelir ister.

Burada mühim olan şey ne yapmaya çalışırsanız çalışın yol engeller ile dolu, rakipler ile dolu.

Bir şeye ulaşmak kolay olsaydı ona herkes ulaşırdı.

Bugün elmas niye diğer taşlardan daha kıymetli ve değerli? Bir karat ağırlığındaki elmas için 250 ton ağırlığında toprağın elenmesi gerekiyor çünkü. Elmas kolay ulaşılabilir bollukta bir taş olsaydı bugün bu kıymeti harbiyeye sahip olabilirmiydi?

Her açılan yüz şirketten doksanaltısının iki seneyi göremediği bir dünyada yaşıyoruz. Başarısız olmak için o kadar fazla neden ve engel varki;

  • Bugün bir kişiyle ortak olarak bir yola çıktığınızı düşünün sizin kadar çalışacağını emek vereceğini garanti edebilirmi ?

  • Sermayeyi veren kişi olarak ileride ekibinize katacağınız kişilerin %100'ünü vermelerini nasıl sağlayacaksınız ?

  • Zor piyasa koşullarında bu katı rekabet şartları arasında nasıl öne çıkacaksınız ?

  • Bugün için bir şirkete geleceğinizi emanet ettiniz, gecenizi gündüzünüzü. Birden kapının önünde kendinizi bulamayacağınızdan eminmisiniz ?

.......

Bu maddelere benzer yüzlerce örnek verilebilir. Bu kadar çok tuzak / engel varken başarılı olmak hiç kolay değil. Bu yüzden Workhow modeli gibi bir model kullanmak bence bir gereklilik değil, bir zorunluluk.